11 Ocak 2014 Cumartesi

HEGEMONYA


Hegemonya, uluslararası sistemin kurallarını ve normlarını kendi isteklerine göre değiştirme yeteneğine ve gücüne sahip olmaktır. İkinci Dünya Savaşı’ndan itibaren Hegemon güçler, diğer ülkelerin yönetimlerini istediği yöne çekerek etki altına almaya çalışmışlardır. Bunu başarabilmek için, meşruiyetlerine zemin hazırlayacak bir yapılanmayla ikna ve rıza düzeyi yaratmış ve isteklerine uluslararası düzeyde gerekçeler bularak bir kamufle sağlamışlardır. Düşüncenin temelinde serbest ticaret bulunmaktadır. Serbest ticaret ile hegemon güçler kendilerine gereken yolu açmışlardır. Bu yolun siyasi boyutu kısmına “DEMOKRASİ”, ekonomi boyutu penceresine “KALKINMA” ve sosyo-kültürel yönüneyse “DİYALOG” demek suretiyle hayata geçirmişlerdir.

Bu dönemden sonra klasik böl ve yönet politikasının yerini “dönüştür-ufala-eklemle-yönet” politikası almıştır. Bu politika ile dönüştürülemeyen ülkeler  temel olarak iki yöntemle dönüştürülmüştür. Bu yöntemler rejim restorasyonu ve ülke inşasıdır. Hedef olan ülke batılı olmaya hevesli ya da siyasi, ekonomik ve kültürel açılardan içine sızılmaya müsait ise rejimi restore edilmiştir. Bunun örnekleri karşımıza Gürcistan’da “Gül Devrimi”, Ukrayna’da “Turuncu Devrim” ve Kırgızistan’da “Lale Devrimi” olarak çıkmıştır. Aksi durumlardaysa Irak örneğinde olduğu gibi ülke inşası yapılmıştır.

Hegemon güç rejim restorasyonu ve ülke inşası yöntemlerini gerçekleştirebilmek için yumuşak gücünü kullanmaktadır. Yumuşak gücü; bir ülkenin isteklerini hedef ülkeye yaptırabilmek adına o ülkenin kalbini ve zihnini kazanma kabiliyeti olarak tanımlayabiliriz. Kısacası istediğini yaptırmak için sert ve aşırı gücü kullanmak yerine kendi görüşlerini o ülkeye benimsetmektir. Bir nevi kandırmaktır. Hegemon güç askeri gücünü kullanıp kullanmayacağına yumuşak gücünün başarısına bakarak karar verir. Bunun nedeni yumuşak güç, hegemon gücün hedef ülkeye etki edebilmesi açısından askeri ve ekonomik gücün çok çok üstünde bir imkan sağlamasıdır. Günümüzde büyük devletler, globalleşme ile birlikte iyi bir organizasyon kurmuş ve yumuşak güç konusunda önemli bir konuma sahip olmuşlardır.

Peki hegemon güçler, yumuşak güç vasıtasıyla kendilerine yabancı kültürleri nasıl şekillendirmektedirler? Bunu nasıl başarabilmektedirler? Şu şekilde özetleyebiliriz.

Serbest piyasanın bir getirisi olarak dünya ekonomisinin lokomotifi konumunda olmaları, teknoloji alanında en üst seviyede bulunmaları, hegemon gücün popüler kültürünün hedef ülkeler tarafından bir cazibe merkezi olarak görülmesi ve güçlü bir orduya sahip bulunmaları ilk aklımıza gelen önemli etkenler olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak tüm bunların yanı sıra sızma yapılacak ülkenin, öncelikli olarak medyası, üniversiteleri, sivil toplum kuruluşları, finans, ve iş dünyası hedef alınarak, geliştirdikleri yöntem ve programlar dahilinde sivil toplumuna etki edilmeye çalışılmaktadır. Bu yapılanmanda hedef ülke yapısında çeşitli organizasyonlar içinde kullanılan ajanlaştırılmış devlet adamları ile birlikte medya, sivil toplum örgütleri, vakıflar, düşünce kuruluşlarına yerleştirilmiş etki ajanları vasıtasıyla demokrasi, serbest piyasa ekonomisi, insan hakları vb. savunuculardan oluşan yerel ve global bir propaganda ve etki ağı yapılanması kurulmaktadır. Bu süreç sonunda bir kısım kişi ve partiler iktidar olmakta veya iktidardan düşürülmektedir. Hedef toplum ise yönlendirildiğini hissetmeden kendi iradesiyle karar verdiğini zannetmektedir. İktidar  olunmasıyla ile beraber ulusun önemli mevkilere sahip olan kişileri bertaraf edilmekte ve eş zamanlı olarak, azınlık ve kültürel hak söylemleri ile başlatılan reformların sonucunda hedef ülke kalıcı çizgiler ile bölünmektedir. Böylece hedef ülke sözüm ona batılı diye adlandırılan ülkeler arasında yerini almaktadır.

Hegemon güçler hükmetme yerine kontrol etmeyi amaçlamaktadır. Bahsettiğimiz  yapılanmayla yeniden dizayn eden hegemon güçler dünyayı, ulusal gücü törpülenen, ekonomisi dışa bağımlı olan, teknolojide ve modernleşmede geride kalan, çağ dışı bir zihniyetle yönetilen kısacası güçsüz güç olmuş devletlerden oluşmasını hayal etmektedir. Günümüzde hegemon güçlerin hedefi ulus devlet yapısının yok edilmesidir. Geldiğimiz noktada rejimi restore edilen veya yeniden inşa edilen, daha demokrat daha özgür olan ulus sayısı maalesef artmakta ve daha da artacaktır.     


Not: Hegemonya hakkında daha geniş bilgi edinmek isteyenler, Sait YILMAZ’ın “Güç ve Politika" adlı eseri ile Joseph Nye'ın "Yumuşak Güç" eserinden edinebilirler.

Not-2 : Hegemonya başlıklı bu yazım 11 Ocak 2014 tarihinde www.gencyorum.org internet sitesinde yayımlanmıştır. 

                                                                                                  Aydın ŞİMŞEK
                                                                                                 11 Ocak 2014
                                                                                                 Twitter.com@aydin2850